30.09.2008

İyi Bayramlar:)




Herkese hayırlı,sağlıklı güzel bayramlar... Nice güzel bayramlara birlikte girmek dileğiyle. Şekerleri uzattım afiyetle yiyin:))

25.09.2008

Yeni Bir Yaşam

Hasta halimle üniversiteye gittim yurda yerleştim çok zorluk çeksemde şimdi evdeyim ve biraz daha iyiyim...

Sosyal yaşamın içinde bulunmalı insan her zaman,üniversiteyi örgün öğretimde istememin en büyük amacı buydu bizimkiler hayata daha yakın ve aktif halde yaşamamı biraz geçiktirmiş olsalarda kısmet dedim.

Okulu bir hafta astım hastalığımdan dolayı bayramdan sonra tekrar gideceğim.Yurt arkadaşlarım çok iyi beni hasta halimle çektiler sağolsunlar Mersin'e gelmeme iki gün kala biraz daha iyiydim orada, biraz sohbet ettim gülüştük falan, kızlar aaa fatma gülüyormuş falan diye baya bir gır gır yaptılar ...

Okuldaki arkadaşlar için yorum yapamicam bir kısmıyla tanıştım iyi insanlar...
Allah her zaman iyi insanlarla karşılaştırsın özellikle dışarda olan öğrenci arkadaşlarım için diyorum nede olsa farklı bir ortam herkesin kişiliği,kültürü bir değil.

Yeni yaşama giriyoruz. Yeni bir yaşam diyerek büyütmüş gibi dursamda abarttığımı düşünmüyorum.
İnşallah hakkım(ız)da hayırlısı olur...

12.09.2008

Şanlıurfa-5 ve Ara

Efendim sürekli gezdiğim ilk günlerden bahsettim fakat bahçede çalıştığım zamanlardan hiç söz etmedim:) bir kaç resim eklicem sadece çokk yorulduk ama değdi pekmezimizi yaptık köydekilere bahçelerinde yardım ettik normalde bu sene sürekli oturunca çok ağır geldi ama güzeldi yinede.




Iıı şey şu şapkalı şahısta benim...:)


Uzun bir yazı dizisi gibi olduğu için artık kısa kesiyorum.Çalıştık işlerimiiz bitti geleceğimiz gün tekrar Urfaya gittik:)


Yeğenime bu yöresel kıyafeti aldım.

Abimede puşu aldım kendi sipariş verdi bana:)


Urfa'ya gidip ciğer yememek olmazdı afiyetle yedik .





Lokantadan baharatçı çok güzel görünüyordu. Kurutmaların güzelliğine bakın.



ardından yola koyulduk ve geldik...

SON



Yola düşüyorum yarın üniversiteye gidiyorum. Rahatsızlığım tam olarak geçmedi ne yapacağımı bilmiyorum inşallah zorluk çekmem. Dularınızı eksik etmeyin fırsat bulursam orada nete girmeye çalışırım sizleri haberdar ederim hoşçakalın...

10.09.2008

Şanlıurfa-4 Balıklıgöl

Şehre gider gitmez hemen balıklıgöle gittik balıklara yem verdik, türbelerde bol bol dua ettik ...

















ÇOK KISA BİR VİDEO OLSADA GÖRMENİZİ İSTEDİM :)




Balıklar yemleri almak için o kadar hızlı hareket ediyorlardıki video hızlı çekime benzemiş:)














Hz.İbrahim'in makamı.




Türbe etrafından bir kaç kare...























URFA KALESİ
Bu sene kaleye çıkmadık şehirin kaleden görünüşü yok zaten bu defa belli başlı yerleri gezdik. Dar sokakları , çarşısı ,bakır işlemelerini gösteremiyorum inşallah bi dahaki sefere yada kısmet olursa giderseniz büyük zevk alacağınıza eminim Urfa hem maneviyatıyla gönüllere hemde tarihiyle gözünüze hitap ediyor:)










8.09.2008

Şanlıurfa-3 Hz. Eyüp

Huzur bulduğum mekan ... Gider gitmez nasıl huzur bulduğumu anlatamam çok dua ettim çokk ...

Allah Eyüp peygamber sabrı versin...
Buyrun sizde okuyun hikayeyi... Resimlerlede renk kattım inşallah...


Geçmiş zamanların birinde bağlarıyla ünlü Suriye topraklarında Eyüp adında zengin ve iyi ahlaklı biri yaşardı. Para insanı saptırır derler ya, onunkisi öyle değildi; malı gün geçtikçe çoğalıyor, o da gün geçtikçe daha çok hayırsever biri oluyordu. Malın mülkün Allah vergisi olduğunu, onların bir gün hesabını vereceğini aklından çıkarmaz, dilinden şükrünü, malından sadakasını eksik etmezdi.


Bir insan hem varlıklı hem ahlaklı olunca, onu çekemeyenler de elbette olacak Bazıları şöyle diyordu:


İnsan bu kadar varlıklı olduktan sonra elbette herkese dağıtır... Malı nasıl olsa çok..! Dağıt, dağıt bitmez ki...! Bu kadar refah içinde olan biri tabi ki iyi ahlaklı olur; ona sataşan yok, çatışan yok. Herkes ona nasıl olsa saygılı davranıyor


Oysa Allah, kulu Eyüp'ün samimiyetini ve Hakk'a bağlılığını biliyordu. Bunu diğer insanlara da göstermek istedi. Hem böylece Eyüp gelmiş geçmiş herkese sabrın simgesi olacaktı.
Hz. Eyüp'ün tıkır tıkır giden işleri ilk kez hayvanlarının peş peşe hastalanmaya başlamasıyla bozuldu. Kısa süre içinde koca sürüden bir tek sıska inek, bir tek kara keçi kalmadı; hepsi telef oldu. İnsanlar Eyüp'ün bu duruma ne diyeceğini merak ediyor; ağzını yoklayarak:
??Nedir bu başına gelenler! diyor ah vah ediyorlardı. Eyüp peygamber yüksek ahlakından ödün vermeksizin:

(sabır makamı)


-"Allah verdi; Allah aldı; her şey O'nun değil mi? diyordu."
Eyüp Peygamber hayvanlarını kaybetti ama sabrını ve metanetini kaybetmedi.
Belalar geldiğinde aile ve akrabalarıyla gelirmiş...! Eyüp Peygamber bir gün dışarıda işleriyle meşgul iken acı bir haber aldı. Ani bir sarsıntıyla evleri yıkılmış, tüm çocukları göçük altında kalmıştı. Yıkıntıdan sağ kurtulan yalnızca karısıydı. Hz. Eyüp2ün gözleri evlat acısından kanlı yaşlarla doldu; ama sabır dedi.



Eyüp Peygamber çocuklarını kaybetti ama sabrını ve metanetini kaybetmedi.
Belalar henüz bitmemişti. Hz. Eyüp'ün vücudunda yaralar çıkmaya başladı. Küçük küçük çıbanlar, gün geçtikçe büyüdü; bütün vücuduna yayıldı. Eyüp Peygamber hekimlere gitti, ilaçlar kullandı ama nafile Yaralar iyileşeceğine azıyordu. Eyüp Peygamber'in hastalığı arttı. Artık çalışamadığı için elde avuçta ne varsa hepsini tüketti. Karısı ona bakıyor, evi geçindirmeye çalışıyordu.

Eyüp Peygamber'in yaraları çok fenalaştı. Hastalığının bulaşıcı olması ihtimaline karşı kimse onun yanına yaklaşmak istemiyordu. Eyüp Peygamber yapayalnız kalmıştı. Acı ve ıstıraplar içindeydi. Allah'a dua etmeye ve O'ndan sabır istemeye devam etti. Ama artık bırakın vücudunu hareket ettirmeyi, dudaklarını kıpırdatacak takati kalmamıştı. Bir insanın başına gelebilecek her türlü felaket ve müsibet, onun başına gelmişti ve o, tıpkı sağlıklı ve varlıklı günlerinde olduğu gibi Allah'tan uzaklaşmamış, O'na olan bağlılığını ve güvenini kaybetmemişti. Hz. Eyüp imtihanını başarıyla geçmiş ve insanlara örnek bir kul olmuştu.
Eyüp Peygamber sağlığını kaybetti ama sabrını ve metanetini kaybetmedi.
Hastalığının şiddetlendiği bir anda:





Ey Rabbim! diye dua etti. Halim sana malumdur. Adını anamayacak kadar hastayım! Ey Şifa Veren! Şifana muhtacım...


(suyun çıktığı kuyu)


Yüce Allah, kulundan hoşnuttu. Eyüp Peygamberin makamını, katında daha da yüceltti. Ona:
"Ayağını yere vur. "diye vahyetti. Eyüp Peygamber güçlükle ayağını kaldırıp indirdi. Ayağını indirdiği yerden berrak bir su kaynamaya başladı. Eyüp Peygamber o suyla yaralarını temizledi. Yaraları kısa sürede kuruyup kayboldu; sudan doyasıya içti, içindeki dertler şifa buldu. Eyüp aleyhisselam, hastalanmadan önceki sağlığına tez zamanda kavuştu. Sağlığını kazanan Hz. Eyüp, servetini de yeniden kazandı. Böylece o, refah ve sağlık içindeyken Allah'ı unutmadığı gibi, yoksul ve hastalıktayken de O!na küsmedi, isyan etmedi. Böylece Eyüp aleyhisselam, Allah'ın sadık ve sabırlı bir kulu olarak tarihe geçti.



Anlatım: Dr. Ali Kuzudişli




( bu resim nasıl böyle çıktı anlamadım sanırım yürürken çektim)


Bu anlatım gibi diğer rivayetlerde Hz Eyüp peygamberi kıskananın şeytan olduğu söyleniyor...

Şanlıurfa-2

Köyümüz öyle ağaçlı yeşillikli değil tabi çorak arazii gündüz esen sıcak rüzgara
dayanmak çok zor ben hayatım boyunca orada içtiğim su kadar hiç içmedim ama gecesi nasıl serin ve güzel anlatamam gökyüzünde yıldızları izlemek ..
Köyü gezmeye başladık bağ ,bahçe neresi olursa...Tabiki akşam serinliğinde. Bahçeye girip yememek olmaz tabi hemen daldık, dalından yemek ne zevkli birşey ya fıstık,incir,üzüm...


Fıstık

Zeytinlik ve İncir ağacı
Ve köyden bir kaç resim...

Hava o kadar sıcakki suyun döküldüğü yer daha gölge ve serin diye bizim balkonun altında uzanıyordu...
Yakalamak için bayağı kovaladım sonrada çocuklardan birnin eline verdim çektim fotosunu:)
Malum doğum günümde oradaydım...
Buda doğum günü pastam ufaklık hazırlamış canım ya kıyamam sanaa teşekkür ediyorum tekrar:)

7.09.2008

Şanlıurfa-1

Geç kalınmış bir yazıda olsa sonunda yazmaya başlıyorum.Şanlıurfa'da nereleri gördüm neler yaşadım anlatacağım çok şey vardı ama çoğu aklıma gelmiyor hastalıkta unuttum sanırım:P olduğu kadar artık ...
Yoldan bir kaç kare...
(bırecikte bulunan nesli koruma altında olan kelaynak heykeli)

İlk gün köye gittik evimize, evi temizledik o yol yorgunluğuyla aç olduğumuzu düşündüklerinden ekmek , yoğurt ne varsa getirmişler saolsunlar... Aç karnımızı doyurduktan sonra ziyaretlere başladık teyzeler, amcalar, kuzenler hepsiyle hasret giderdik.

Akşam yemeğe amcamlar cağırdı. Ben kardeşlerim ve söylemeyi unuttum kuzenimde bizle beraber oda amca kızı (bizde amca hala teyze çook maşallah anlatırken karışıklık oluyo çoğu zaman :P) erkenden gittik onlara yemek öncesi çay yapmışlar içmeye başladık.Yengem baktım paşa paşa gel demeye başladı allah allah bu paşada kim demey kalmadım minik kuzuyu yanımızda bulduk...:) Amca oğlu öğretmen öğrencilerinden biri hediye etmiş kuzuyu, kuzuyu beslerken biberonla suyu ve sütü içiriyorlar.

Nasıl oynuyor amcamla ve yengemle görmelisiniz üzerlerine atlıyor resmen başlarını birbirlerine vuruyorlar harikaydı, fotoğrafları var ama amcam ve yengem var diye yayınlamamam daha uygun diye düşündüm:) yaa buraya kadar sorun yok kuzu yanıma geldi bende oynadım çok severim.


Kardeşim ve kuzenimin yanına gittiği ve başını vurmaya çalıştığı an bizimkilerin bastığı çığlığı duymalıydınız nasıl yankılandı hahah bende gülme krizine girdim ... Küçücük kuzudanmı korkulurmuş bu ne yaa demeye kalmadan amcam zavallı çocuklar görmemişler olacağı bu dedi:)))
Kardeşim uzun süre atlatamadı şoku, fazla güldüğüm için pişman oldum sonra ...Akşam yemeğimizi yedik afiyetle eve döndük geldikten sonra yol yorğunluğunu atmadığımız için hemen koştuk yatağa:) Dinlenelimde bağ bahçe gezeceğiz dedik...

Devam edecek ....( reklam gibi oldu hehhe:))